Quantcast
Channel: Mishakal,Büyü ve Büyüler,Aşk Büyüsü Forum Sitesi
Viewing all 486 articles
Browse latest View live

Nisa Suresi 34. Ayet Ve Kadının Dövülebileceği İftirası.

$
0
0
Kur’an ı tercüme edenler, öyle yanlış kelimelerle tercüme ediyorlar ki, Kur’an ın diğer ayetleri ile taban tabana zıt anlamlar ortaya çıkıyor. Böyle olunca da, Kur’an/İslam düşmanlarına gün doğuyor. Bu yazımda çok bahsedilen ve yine İslam düşmanlarını sevindiren, yaptığımız yanlışlara bir örnek ayet sunmak istiyorum sizlere. Nisa suresi 34. ayet. Önce farklı iki mealden yazalım. Daha sonra üzerinde birlikte düşünelim.

Nisa 34: Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah, insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta) dırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah’ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da “gayb” korurlar. (Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız) ONLARI (HAFİFÇE) DÖVÜN. Eğer itaat ederlerse, artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah, çok yücedir, çok büyüktür. (Diyanet meali)

Nisa 34: Erkekler; kadınları gözetip kollayıcıdırlar. Şundan ki, Allah, insanların bazılarını bazılarından üstün kılmıştır ve erkekler mallarından bol bol harcamışlardır. İyi ve temiz kadınlar saygılıdırlar; Allah'ın kendilerini koruduğu gibi, gizliliği gereken şeyi korurlar. Sadakatsizlik ve iffetsizliklerinden korktuğunuz kadınlara ÖNCE ÖĞÜT VERİN, SONRA ONLARI YATAKLARINDA YALNIZ BIRAKIN VE NİHAYET ONLARI EVDEN ÇIKARIN/BULUNDUKLARI yerden başka yere gönderin! Bunun üzerine size saygılı davranırlarsa artık onlar aleyhine başka bir yol aramayın. Allah çok yücedir, sınırsızca büyüktür. ( Yaşar Nuri Öztürk meali)

Aynı ayet ve bir birinden çok farklı iki tercüme. Böylemi anlayacağız Allah ın ayetlerini? Ne yazık ki sanı ve hurafe rivayetlere göre ayetleri anlamaya çalıştığımız içindir ki, böyle yanlışlar yapıyoruz. Gelin bu ayeti Kur’an dan yardım alarak, birlikte anlamaya çalışalım.

Ayet erkeklerin kadınları koruyup, kollayıcı olması konusuna açıklık getiriyor ve diyor ki, Allah bazılarınızı, bazılarınızdan üstün/farklı kılmıştır. Buradan da anlaşılıyor ki, erkek kadına göre daha güçlü ve kuvvetli yaratıldığından, kadınları korumak, evin geçimini sağlamak erkeğin görevidir. Tabi bu sözlerden, kadın çalışmaz anlamını çıkaramayız. Çünkü Allah böyle bir hüküm özellikle vermemiştir. Böylece kadına yaşamında, büyük kolaylık sağlamıştır. Erkekler, kadınları koruyup kollayıcıdır diyen Rabbimiz, acaba aynı ayetin sonunda, gerektiğinde eşlerinizi dövün der mi? Yeri gelmişken hatırlatmak isterim, bu sözlerden yola çıkarak, şöyle tercüme yapılıyor ve ERKEKLER KADINLARIN ÜZERİNDE YÖNETİCİDİR DENİYOR. Elbette bu sözler Allah ın değil, uslanmaz nefislerin arzularıdır.

Ayette bazılarınızın, bazılarına üstün/farklı yaratılmasından bahsedilmesi, dikkat ediniz lütfen kimin hangi konuda kimden üstünlüğü söylenmiyor. Bazı konularda erkekler kadından üstün/farklı, bazı konularda, kadınlar erkeklerden üstün/farklı diye anlamalıyız. ÜSTÜNLÜK KONUSUNU, KİŞİYE AYRICALIK GETİRMEZ, TAM TERSİNE SORUMLULUK GETİRİR.

Örneğin bir kadın, dünyaya bir çocuk getirebilecek özelliğiyle, erkekten bu konuda üstün/farklı yaratılmıştır. Bu örnekler çoğaltılabilir. İki ya da üç yaşındaki erkek ve kız çocuklarını uzaktan izleyiniz, onların oynadığı farklı oyuncaklardan tutun, davranış ve hareketlerinin farklılığından, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Tüm bu üstünlükler, farklılıklar o kişiye Allah tarafından verilmiş olup, yaratılışında/yaşamında ona verilen görev ve sorumlulukları ile ilgilidir. Kadın erkek arasında, üstünlük yoktur, iş bölümü vardır. Üstünlük Allah a karşı sorumluluklarımızda, takvadadır.

İyi kadınların itaatkâr ve saygılı olması, Allah ın kanunlarına karşı takındığı tavırla ilgilidir. İtaatkâr sözüyle namusunu, iffetini koruyan kadın anlamındadır. Yoksa her ne şartta olursa olsun, kocasına itaat eden, onun sözünden çıkmayan anlamında değildir. Bunu da yanlış tercüme ederek, erkeğin kadına baskısının, nasıl inanılmaz boyutlara ulaştığının örneğidir.

Gelelim en çok tartışılan ve inanılmaz büyük bir yanılgıyla tercüme edilen ONLARI DÖVÜN KISMINA. Ayetin bu bölümünde, aile içinde geçimsizlik olan, BAZI KONULARDA ERKEĞİN, KADININ HALİNDE UYGUNSUZLUK, SADAKATINDAN ŞÜPHE, TOPLUM TARAFINDAN HOŞ GÖRÜLMEYEN DAVRANIŞLAR GÖRMESİ HALİNDE, nasıl bir yol izlenmesi gerektiği anlatılıyor ve diyor ki, böyle bir durumda erkek önce karısını, bu hoş olmayan konularda uyarmalıdır, dikkatini çekmelidir. Fayda etmediği takdirde, böyle devam ederse, artık evlilik koşullarımız devam edemez anlamında, YATAKLARINIZI AYIRIN DİYOR. Bir aile için en son çare olarak, bu yönteme başvurulması isteniyor. Buda fayda etmiyorsa, siz olsanız ne yaparsınız? Evet, bu durumda ne yapar sanız, Allah da onu ayetin devamında istiyor ve diyor ki, artık seni evimde bu davranışlarına devam ettiğin için istemiyorum ve birlikte oturamayacaklarını belirterek, evinden çıkartılması/gönderilmesi seçeneğini öneriyor. ZATEN ÇİFTLER ANLAŞAMAYINCA, GÜNÜMÜZDE DE BÖYLE YAPILIYOR.

Peki, Diyanet mealinde neden onları, birde parantez açarak, HAFİFÇE DÖVÜN diyor. Ayette geçen (VADRİBUHÜNN) kelimesine, ne yazık ki batıl inançlarımıza kanıt olacak bir anlamının seçilmesi ve topluma bu şekilde anlatılması, Kur’an a ve onun öğretisine yapılacak, en büyük saygısızlıktır. Bu kelime (daraba-darb) kökünden türetilmiş (darabe fiili) VURMAK, UZAKLAŞTIRMAK, GÖNDERMEK, SEFERE ÇIKMAK, ÖRNEK VERMEK, KAPATMAK, MUAF TUTMAK, ÖRTMEK….. anlamlarına geldiği halde, Kur’an ın öğretisine ve adalet hükümlerine tamamen ters düşen bir anlamı seçerek, toplum arasında kuşkular yaratılmış, hatta Kur’an düşmanlarının eline, koz verilmiştir. Bu ayette, DÖVÜNÜZ anlamını vermek ve kabul etmek, hem devamındaki ayete ters düşüyor, hem de Kur’an ın diğer ayetlerine.

KUR’AN IN HİÇBİR AYETİNDE, BİR SUÇ İŞLENDİĞİNDE, KİŞİLERE BİZZAT CEZASINI VERME YETKİSİ VERİLMEMİŞTİR. Önce bunu lütfen asla unutmayalım. Araştırılıp, şahitler tespit edildiğinde ceza verilir. Ayrıca Allah bir hüküm veriyorsa onu açıkça verir, kişilerin insafına asla bırakmaz. Diyanetin mealini tercüme edenler, kendi nefislerince, birde hafifçe dövüleceği notunu düşmüş. Bunu kim tespit edecek? KADINA KARŞI, ELİNİN AYARININ İNSAFINI, ERKEĞE Mİ BIRAKMIŞTIR SİZCE ALLAH? Bu koskoca bir iftiradır. Böyle bir adaletsizliği Rabbime isnat etmekten, yine Yaradan a sığınırım. Burada geçen zina değildir, zaten bunun cezası şahitler yoluyla tespit edilirse, Kur’an da açıkça belirtilmiştir. Bahse konu ayetin devamına bakalım şimdide.

Nisa 35: Eğer karıkoca arasının açılmasından endişeye düşerseniz, bir hakem erkeğin tarafından, bir hakem de kadının ailesinden kendilerine gönderin. BU ARABULUCU HAKEMLER GERÇEKTEN BARIŞTIRMAK İSTERLERSE, Allah karıkoca arasındaki dargınlık yerine geçim verir. Şüphesiz ki Allah hakkıyla bilendir, her şeyin aslından haberdardır. (Elmalı meali)

Sanırım Nisa 34. ayetin, en son kısmında geçen kelime dövmek mi, yoksa evden uzaklaştırmak anlamında mı olduğu, çok daha iyi anlaşılmıştır. Karı koca arasına dargınlık girip, ayrılma noktasına gelmiş, evinden uzaklaşmış kadını tekrar bir araya getirmek için, erkek ve kadın yakınları tarafından, ara bulucular oluşmasını öğütlüyor Yaradan. Aynı konuyu daha iyi anlayabilmemiz için, bir başka örnek verelim şimdide, hem de tam tersi konumunda. Bu sefer kadın aynı konuda, eşinden şikâyetçi durumunda.

Nisa 128: EĞER BİR KADIN KOCASININ, KENDİSİNE KÖTÜ DAVRANMASINDAN YAHUT YÜZ ÇEVİRMESİNDEN ENDİŞE EDERSE, uzlaşarak aralarını düzeltmelerinde ikisine de bir günah yoktur. Uzlaşmak daha hayırlıdır. Nefisler ise kıskançlığa ve bencil tutkulara hazır (elverişli) kılınmıştır. Eğer iyilik eder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. (Diyanet meali)

Dikkat ederseniz bu ayette de, kadın kocasından şikâyetçi oluyor ve onun sadakatsizliğinden, kendisini terk etmesinden, yüz çevirmesinden endişe ederse diyor. Nisa 34. ayette de erkek, eşi için aynı sorunları yaşarsa diyordu ve açıklama getiriyordu. Bakın nasıl zor durumda kaldık, eğer erkek aynı şartlarda kadını dövebilir dersek. Erkek aynı şeyleri eşine yaptığında, aynı şeyi söylememiz gerekir ki söylemiyoruz. Bu durumda Kur’an da bu sözlerimizle, kadın erkek arasında ayrım yapmış oluruz. Dikkat ederseniz Kur’an aynı şartların oluşması durumunda, yine aynı çözümler getiriyor ve eşlerin barışması, uzlaşması önerisinde bulunanlara uyması önerisinde bulunuyor.

Çok ilginçtir Nisa 34. ayette geçen, aynı kelimeye DÖVÜNÜZ anlamı verildiği halde, Nisa 94. ayette kullanılan aynı kelimeye ÇIKMAK, gitmek anlamı verilmiştir. İşte bizler Allah ın ayetleriyle böyle oynuyoruz. Bunları yapanları Allah, asla affetmeyeceğini de bildiriyor.

Bu konuyu daha iyi aydınlatacak, çok dikkat çekici, Nur suresinden bazı örnekler vermek istiyorum. Tabi anlamak istememekte ısrar edenlere, sözüm meclisten dışarı.

Nur 6: Eşlerine zina İSNADINDA BULUNUP DA, KENDİLERİNDEN BAŞKA ŞAHİTLERİ OLMAYANLARA GELİNCE, onların her birinin şahitliği kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ederek şahitlik etmesidir. 7: Beşinci defa da, eğer yalan söyleyenlerden ise, Allah'ın lanetinin kendi üzerine olmasını dilemesidir. (Elmalılı meali)

Bu ayette erkek, eşi ile ilgili zina suçlamasında bulunuyor, ama kendisinden başka şahit olmadığını iddia ediyor. Dikkat ederseniz bu durumda bile dayaktan, dövmekten bahsedilmiyor. İşte Kur’an ın adaleti böyle. Araştırılacak, soruşturulacak ve daha sonra gereken yapılacak. Kendisinden başka şahit bulamayan erkek, adaletin önünde dört kez yemin edecek, böyle bir zinanın yapıldığını gördüğüne dair. Peki, erkek bunu yaptıktan sonra, kadın suçlanacak, cezalandırılacak mı? Elbette hayır. İncir çekirdeği kadar hak yerini bulacaktır diyen Yaradan, erkeğin güç gösterisini her zaman kullanacağını bildiği için, bakın Allah kadından yana, nasıl çıkıyor ve ne diyor.

Nur 8: Kadının, KOCASININ YALAN SÖYLEYENLERDEN OLDUĞUNA DAİR DÖRT DEFA ALLAH ADINA YEMİN VE ŞAHİTLİK ETMESİ, 9: Beşinci defa da, eğer (kocası) doğru söyleyenlerden ise, Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasını dilemesi KENDİSİNDEN CEZAYI KALDIRIR.

İşte Yüce Rabbimizin adaleti. Kadın, kocam yalan söylüyor diye yemin etmesi ve Allah ı şahit göstererek, eğer kocam doğru söylüyorsa, Allah ın gazabının kendi üzerinde olmasını dilemesi halinde kadına inanılarak, KADINA CEZA VERİLEMEYECEĞİNİ SÖYLÜYOR. Ama bizler Kur’an ın bunca açık ayetlerine gözlerimizi yumarak, batıl ve hurafe inançlarımıza kanıt aramak adına, Allah ın ayetlerine, kelime oyunları ile farklı anlamlar vermekten çekinmiyoruz. BÖYLECE KÂFİRLERDEN OLUYORUZ, farkında bile değiliz.


Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
Hak yol Kuran

İmanından Sonra Küfre Sapmak Ne Anlama Geliyor.

$
0
0
Bizler Kur’an ayetlerini anlamak için, yine Kur’an dan yardım alarak anlamaya çalışırsak, yani inancımızı Kur’an penceresinden bakarak yaşarsak, en doğru sonucu alırız. Bugünde yazımda sizleri, üzerinde düşünmeye davet etmek istediğim iki ayet var. Allah acaba bu ayetlerde kimlerden bahsediyor, gelin onu birlikte anlamaya çalışalım.

Nisa 137: İMAN EDİP SONRA İNKÂR EDEN, sonra inanıp tekrar inkâr eden, sonra da inkârlarında ileri gidenler var ya; Allah, onları bağışlayacak da değildir, doğru yola iletecek de değildir. (Diyanet meali)

Ali İmran 90: Şüphesiz İMAN ETTİKTEN SONRA İNKÂR EDEN, sonra da inkârda ileri gidenlerin tövbeleri asla kabul edilmeyecektir. İşte onlar sapıkların ta kendileridir. (Diyanet meali)

Aynı ayeti başka mealden de vermek istiyorum, daha iyi anlaşılabilmesi için.

Ali İmran 90: İnandıktan sonra HAKİKATİ İNKÂRA SAPIP İNKÂRCILIKTA DAHA DA İLERİ GİDENLERİN TÖVBELERİ asla kabul edilmeyecektir. İşte onlar sapıkların ta kendileridirler. (Bayraktar bayraklı meali)

Ali İmran 90: İMANLARINDAN SONRA KÜFRE SAPMIŞ, sonra da küfürde daha da azıtmış olanların tövbeleri asla kabul edilmeyecektir. Onlar, sapıkların ta kendileridir. (Yaşar Nuri Öztürk meali)

Bu ayetlere baktığımızda, öyle kişilerden bahsediliyor ki, iman ettiğini söylediği halde, imancının gereklerini yerine getirmeyen yani küfre sapan, bir başka deyişle inancının tersini yaparak yaşayanlardan bahsediliyor. Burada bahsedilen, Allah a ya da elçisine, gönderdiği kitaplara tümden inanmayan, iman etmeyen kâfirlerden bahsedilmiyor. Bu zaten konumuz dışı.

Bizler iman ettik demekle, Allah ın indirdiği ve bizleri sorumlu tuttuğu Kur’an ın apaçık hükümlerini yerine getireceğimize VE ONUN SINIRLARI DIŞINA ASLA ÇIKMAYACAĞIMIZA, yalnız Kur’an ın ipine sarılarak onun hükümlerine göre yaşayacağımıza, bizleri yaratan Allah a söz vermiş oluyoruz. Bunu yerine getirmediğimiz ölçüde de, küfre sapan inkârcılardan oluyoruz. Bir başka deyişle, sözünden cayanlardan oluyoruz. Allah da bu yaptıklarında ısrar edenleri, bağışlamayacağını bildiriyor bizlere.

Dikkat ederseniz, bu ayetlerde bahsedilen, kitaba iman ettiğini söyledikleri halde, kitabın emirlerinin tam tersini hayatına geçirip, Allah ın hiç bahsetmediği konuları, bilgileri sanki Allah emretmiş gibi kabul ederek ve dinden sayarak küfre sapanlardan bahsediliyor. Bir örnek verelim.

Ali İmran 151: HAKKINDA HİÇBİR DELİL İNDİRMEDİĞİ ŞEYLERİ Allah’a ortak koştuklarından dolayı; inkâr edenlerin kalplerine korku salacağız. Barınakları da cehennemdir. Zalimlerin kalacakları yer ne kötüdür. (Diyanet meali)

Dikkat ederseniz, Allah çok dikkat çekici bir örnek veriyor, o günkü Ehli kitabın yaptığı yanlışları kast ederek. HAKKINDA HİÇBİR DELİL İNDİRMEDİĞİ, yani gönderdiği kitapta bahsetmediği bir şeyi, hurafe ve batıl inançlarını yaşamak adına, bunlar Allah katındandır demenin, bu bilgileri Allah a nispet etmenin inkârcılık yani küfre sapma olduğunu söylüyor. Bu konuyu daha iyi anlayabilmemiz için, bir örnek daha vermek istiyorum. Allah Ehli kitabın yaptığı yanlışlara örnek vererek, bizlerin aynı yanlışı yapmamamız adına uyarıyor ve bakın ne diyor.

Maide 17: Andolsun, “ALLAH, MERYEM OĞLU MESİH’TİR”, DİYENLER KESİNLİKLE KÂFİR OLDULAR. De ki: “Şayet Allah, Meryem oğlu Mesih’i, onun anasını ve yeryüzünde olanların hepsini yok etmek istese, Allah’a karşı kim ne yapabilir? Göklerin, yerin ve bunların arasında bulunan her şeyin hükümranlığı Allah’ındır. Dilediğini yaratır. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.” (Diyanet meali)

Kur’an, Hıristiyanların yaptığı yanlışa dikkatimizi çekerek bizleri uyarıyor ve diyor ki, ben onlara gönderdiğim kitapta, böyle bir açıklama yapmadığım halde, İsa peygamberi Allah ın oğlu olarak kabul ettiniz ve ilahlaştırdınız. Böylece KÜFRE SAPARAK, KÂFİRLERİN SAFINDA YER ALDINIZ DİYOR. Dikkat ederseniz Hıristiyan toplum ne Allah ı, ne peygamberi nede gönderdiği kitabı inkâr etmiyor. Yaptıkları yanlış, Allah hüküm vermediği halde, bunlarda Allah katındandır diyerek, batıl inançlara inandıkları için, küfre saparak, kâfir oldular diyor.

Allah bizleri bu dünyaya, imtihan için gönderdiğini söyler. Onun içinde yaşadığımız, nefes aldığımız her an, bizler için bir umuttur. Yeter ki doğrunun ve gerçeklerin arayışı içinde olalım, Kur’an ın sınırlarını aşmayalım. Çünkü Rabbimiz ne diyordu? SİZLERİ KUR’AN DAN HESABA ÇEKECEĞİM.

Peygamberimiz batıla sapmış, yoldan çıkmış Ehli kitabın inançlarını kabul etmemiş, onlara tabi olmamış, ama her zaman en doğrunun arayışı içinde olmuştur. Hatırlarsanız peygamberimiz Kur’an da, ÜMMİ peygamber olarak geçer. Kur’an a göre ÜMMİ, okuma yazma bilmeyen değil, Ehli kitaba tabi olmayan anlamındadır.

Allah yoldan sapmış, Ehli kitap arasından elçi göndermek yerine, ÜMMİ ama gerçeklerin arayışında olan bir kulunu, elçilik görevine layık görmüştür. BUNDAN ALACAĞIMIZ ÇOK BÜYÜK DERSLER VARDIR. Peygamberimiz kendisine indirilen Kur’an ın dışına asla çıkmamış ve yalnız Kur’an ile ümmetine hükmetmiş ve tebliğ etmiştir. Çünkü Ehli kitabın yoldan sapmasının ve kâfirlerden olmasının en büyük nedeni, Allah ın indirdiği kitabın dışına çıkarak dinlerini yaşamalarıdır. Bunu gören ve bu konuda uyarılar alan Allah ın elçisi örnek peygamberimiz, sizce tek kelime bile Kur’an ın dışına çıkar da, bunlarda Allah katındandır der mi?

Nisa 18: Yoksa günah işleyip de KENDİSİNE ÖLÜM GELİNCE: "İŞTE BEN ŞİMDİ TEVBE ETTİM." DİYEN KİMSELERİN TEVBESİ KABUL EDİLMEZ. Kâfir olarak ölenlerin de tevbeleri kabul edilmez. İşte bunlara ahirette can yakıcı bir azap hazırlamışızdır. ( Elmalı Hamdi meali)

Bu ayette de Yaradan bizleri uyarıyor ve işinizi son ana bırakırsanız, dona kalırsınız uyarısını yapıyor. Çünkü imtihan bitmiş, ama ben pişman oldum, dersimi çalışmak istiyorum, bana tekrar zaman tanıyın demek, diğer insanlara haksızlık olurdu. Maide 44. ayette Allah Yahudileri örnek verip, onlara doğru yolu göstermesi için Tevrat ı gönderdim ve elçimde topluma onunla hükmederdi diye açıklama yapıyor. Çok daha ilginç olan ı ise, aynı topluma Allah ın gönderdiği kitabı korumalarının da, istendiği bildirilmesidir. YANİ İNANCINIZI, GÖNDERDİĞİM KİTABIN SINIRLARINDA YAŞAYARAK, ONA SÖYLEMEDİĞİM SÖZLERİ İLAVE ETMEDEN, HAKKA BATIL KARIŞTIRMADAN YAŞAYIN DİYOR. Ayetin sonunda da çok dikkat çekici bir uyarı yaparak, KİM ALLAH IN İNDİRDİĞİ İLE HÜKMETMEZSE, İŞTE ONLAR KÂFİRLERİN TA KENDİSİDİR diye de, son noktayı koyuyor.

Sizler bu satırları okuduğunuzda, neler düşündünüz? Sanırım bizlerin aynı hataları, birçok farklı şekillerde yaptığımız geldi aklınıza. Bırakın Kur’an ile hükmetmeyi, bizler Kur’an da her bilgi yoktur, özet bilgiler vardır diyerek, toplumu iman ve inanç adına, beşeri kitaplara yönlendiriyoruz ve emin olamayacağımız bilgilerle hükmediyoruz. Kur’an ın tek kelime bile bahsetmediği, hüküm vermediği öyle şeyleri Allah katındandır diyerek yaşıyoruz ki, Kur’an ın sakın yapmayın diye uyardıkları örneklerin tam tersini, bu gün bizler Allah katındandır, peygamberimizin emridir diye yaşıyoruz.

Allah bu yanlışları yapanlara, KÜFRE SAPAN VE ONDA ISRAR EDEN KÂFİRLER OLARAK NİTELİYOR HATIRLATIRIM. Son nefesimizde küfre sapanlardan ve onda ısrar edenlerden olmak istemiyorsak, GELİN YALNIZ KUR’AN IN İPİNE SARILALIM. Son olarak sizlere, iki uyarı ayet daha hatırlatmak istiyorum. Lütfen dikkatle üzerinde düşünelim.

Tevbe 66: Boşuna özür dilemeyin, iman ettik dedikten sonra küfrünüzü açığa vurdunuz. İçinizden bir kısmını affetsek bile, BİR KISMINI SUÇLARINDA ISRAR ETTİKLERİ İÇİN AZABIMIZA UĞRATACAĞIZ. ( Elmalı Hamdi meali)

Nahl 39: Allah ölüleri diriltecek ki, o kâfirlerin, hakkında ihtilaf ettikleri şeyi onlara açıkça göstersin ve bunu inkâr edenler KENDİLERİNİN YALANCI OLDUKLARINI BİLSİNLER.( Elmalı Hamdi meali)

Dikkat ederseniz bu uyarıların tamamı, iman ettiğini söyleyenlere hitap ediyor. Yani Allah ın gönderdiği kitaba ve elçilerine inanan ama inandıklarını söyledikleri halde, Allah ın indirdiği kitabının sınırlarını tanımayarak, Yaradan ın hiç bahsetmediği batıl, hurafe inançları da dinden sayarak, bunlarda Allah katındandır deyip, inanan kişilerden bahsediliyor. RABBİMİZ DE BUNLARI YAPANLAR DİNDEN UZAKLAŞMIŞ, KÜFRE SAPMIŞ VE KÂFİR OLMUŞLARDIR DİYOR.

Allah ın gönderdiği kitaplarının dışına çıkıp, bunlarda Allah katındandır diyenlerin yalanlarını ortaya çıkarmak için, Allah mahşer günü yaptıkları yanlışları onlara gösterilecek ve kendilerinin Allah a ve elçisine nasıl iftira attıkları önlerine konacak ve YALANCI OLDUKLARI ONLARA BİLDİRİLECEKTİR DİYOR. Tabi böyle yanlışlar içinde olanların sonunu, düşünmek bile istemiyorum.

Kur’an ın hiç bahsetmediği onca hükümleri, bunlarda peygamberimizin emridir diyerek dinden sayarsak, O çetin gün tüm bu bilgilerin sorgulandığında, peygamberimizin şahit olarak çağrıldığında, bizlerin hali nice olur sizce? Karar sizlerin.

Bizler kendimize öyle bir din yaratık ki, Kur’an ne söylüyorsa, bizler tam tersini yaşıyoruz. Dilim varmıyor söylemeye ama, bizler ne yazık ki Kur’an dan uzaklaşıp, küfre saparak, ALLAH IN AFFETMEYECEĞİNİ VAAT ETTİĞİ KAFİRLERDEN OLMA YOLUNDA, HIZLA İLERLİYORUZ.

Gerçekleri görüp, batıldan uzaklaşıp, Kur’an ın asla sınırlarını aşmadan, küfürde ısrar etmeden, Allah ın önerdiği İslam ı yaşayabilene ne mutlu.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
Hak yol Kuran

Nisa Suresi 43. Ayetin Hükmü Kalkmıştır, Nesh Edilmiştir Diyenlere....

$
0
0
Bizler ne yazık ki Kur’an a, Allah ın ne söylediğini anlamak için bakmadığımızdan olsa gerek, bazı ayetleri görmemezlikten gelmemiz yetmiyormuş gibi, bazılarını da nesih edilme, yani hükmünü kaldırma yöntemiyle yok etmeye, üstünü örtmeye çalışıyoruz. Bunları yapan ancak, kendi nefsini aldatır. Nesih Kur’an içinde değil, Allah ın gönderdiği kitapları arasındadır. Çünkü Yaradan Kur’an ın tümüne iman etmedikçe, gerçek iman eden olamayacağımızı özellikle belirtir.

Nisa suresi 43. ayetten, kimler ne anlıyor orasını bilemem, fakat birileri rivayetlerin etkisinde, yanlış anladığı çok açık. BU AYETİN HÜKMÜ KALKMIŞTIR, NESİH EDİLMİŞTİR DEMEK, Kur’an a uymak onu anlamaya çalışmak yerine, Kur’an ı kendi düşüncelerimize uydurmaktan başka bir şey değildir. Konu içki ve kumar konusu, gelin Kur’an da geçen içki konusuna birlikte bakalım ve daha sonrada, Nisa suresi 43. ayetle karşılaştıralım. Acaba aşağıdaki ayetlerin gelmesiyle, bu ayetin hükmü kalkmış mı, bu ayetler biri diğerini nesih etmiş, yani hükmünü kaldırmış mı, YOKSA HEPSİNİN ÇOK FARKLI GÜZELLİKTE, BAMBAŞKA ANLAMLARDA BİZLERE VERECEĞİ BİLGİLER Mİ VARDIR, onu anlamaya çalışalım.

Allah şarap yani içki, kumar konusunda çok açık ve net ayetini indirmiş ve açıklamıştır. Bakın neler söylüyor ayetlerinde, nasıl öğütler veriyor bizlere Rabbimiz.

Maide 90: Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar (putlar) ve fal okları şeytan işi birer pisliktir. BUNLARDAN KAÇININ Kİ, KURTULUŞA ERESİNİZ.

91: Şeytan, içki ve kumarla sizin aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. ARTIK BUNLARDAN VAZGEÇTİNİZ DEĞİL Mİ? (Elmalı Hamdi meali)

Bakara 219: SANA, sarhoşluk veren şeyler ve şans oyunları hakkında sorarlar. De ki: “Onların her ikisinde de hem büyük bir kötülük, hem de insanlar için bazı yararlar vardır; ANCAK YOL AÇTIKLARI KÖTÜLÜK, SAĞLADIKLARI YARARDAN DAHA BÜYÜKTÜR……( Muhammed Esed meali.)

Allah şarap, yani içki ve kumar konusunda çok ince ayrıntılara girerek, açıklama yapmıştır bizlere. İçki ve kumarın şeytan işi bir pislik olduğunu, bundan uzak durmamızı öğütlüyor Rabbimiz. Şeytanın içki ve kumar müptelası olanlar arasında, kin ve düşmanlık sokacağını, bu yolla da Allah ı anmaktan, namazdan alıkoyacağını söylüyor. Ayetin sonunda söylediği cümle üzerinde çok düşünmeliyiz, ARTIK VAZGEÇTİNİZ DEĞİL Mİ DİYOR? İşte Allah, yarattığı kullarının nefislerine yenik düşerek, uzak durulması gereken bu kötü alışkanlıktan vazgeçirmek için, ne kadar güzel açıklamalar yapıyor, tavsiyelerde bulunuyor. İçkinin nelere yol açacağı konusunda, uyarılarda ve tavsiyelerde bulunuyor bizlere.

Bakara suresi 219. ayette de, daha detaylı bir açıklama yapıyor. Bu konuda sana soru soranlara deki; İçki ve kumarda sizlere hoş görünen, zevk verici yanları olabilir, ama sizlere vereceği zararı, kötülüğü çok daha büyüktür. Bunların zararları, faydasından daha büyük olup, sizleri yanlış şeyler yapmaya ve böylece de, günaha sürükleyeceği için uzak durunuz diyor.

Allah her şeyden nice örnekleri açıkladım diyorsa, bakın içki ve kumar konusunda da ne kadar açık ve detaylı bilgiler verip, ne güzel öğütlerde bulunuyor bizlere, şükürler olsun.

Küçük bir noktayı da hatırlatarak, sizlerin üzerinde düşünmenizi rica ediyorum. Allah Bakara suresi 219. ayetinde içkiden kumardan bahsederken, çok dikkat çekici sözler söylüyor ve diyor ki; BU SAYDIĞIMIZ İÇKİ VE KUMARIN SİZLERE AZ BİR FAYDA SAĞLADIĞINI DÜŞÜNEBİLİRSİNİZ, AMA ZARARI FAYDASINDAN ÇOKTUR. Allah ın bu uyarısını duyduk. Şimdi lütfen birlikte düşünelim, günümüzde bizler SİGARA ya da faydası az zararı çok bazı şeyler için, acaba neden bu ayeti hatırlamıyoruz, ayrı tutuyoruz da, nefsimizin etkisiyle farklı değerlendirmeler yapıyoruz? Yorum sizlerin.

Sigara bizlere geçici bir keyif veriyor olabilir, ama bizlerin üzerindeki zararı, verdiği keyiften binlerce kat daha fazladır. Hatta en az içki kadar zararlı diyebiliriz. Ondan daha zararlı diyenleri duyar gibiyim. Sigaradan kesilen kol ve bacaklar, sigaradan kanser olanları sanırım hatırlatmak gereksiz. ALLAH ZARARI ÇOK, FAYDASI AZ OLAN HER ŞEYDEN UZAK DURMAMIZI İSTİYORSA BİZLERDEN ve bu konuda önerilerde bulunuyorsa, nasıl olurda işimize geleni bundan ayrı tutarız? İşte bizlerin Kur’an a nasıl baktığımızın, küçük bir örneği olarak düşünün lütfen bu konuyu.

Şimdide nesih edildiğini söyledikleri, Rabbin ne anlatmak istediğini anlamamakta direnenler, anlamak istemeyenler, Kur’an a beşeri gözlükle bakarak, Kur’an ın gözlüğünü takmayanlar, elbette bu ayeti görmezden geleceklerdir. Allah Nisa suresi 43. ayetinde bakın ne söylüyor bizlere.

Nisa 43: Ey iman edenler! SİZ SARHOŞ İKEN -NE SÖYLEDİĞİNİZİ BİLİNCEYE KADAR- cünüp iken de -yolcu olan müstesna- gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın……..( Diyanet Vakfı meali)

Bu ayetin, yukarıda yazdığım ayetler geldikten sonra, nesih edildiğini, hükmünün kalktığını söylüyorlar. Sanki Allah bu ayet ile bizlere önce içkiye izin veriyormuş ta, daha sonra iznini kaldırmış türünden bir anlamı nasıl veririz, doğrusu bunu anlayamıyorum. Allah yazımızın başında hatırlattığım ayetlerde, bizleri içki ve kumardan uzak kalmamız için uyarıyordu. Eğer bunlardan uzak kalmazsanız, şeytanın esiri olursunuz diye de örneklerini veriyordu. Yani içki, kumar sizi benden uzaklaştırıp, şeytana yaklaştırarak, birbirinize düşmenizi sağlar diye de örneklerini vermişti.

Peki, yukarıdaki Nisa suresi 43. ayette Allah, ne demek istiyor dersiniz bu ayetinde? Herhalde bu ayetten, içki içebilirsiniz, serbesttir izin veriyorum diye anlayacak, bir tek insan göremiyorum. Peki, Yaradan ne anlatıyor bu ayetiyle bizlere? Daha önce içki konusunda açıklama yaparken ne demişti Rabbimiz? Sizi namazdan, Allah ı anmaktan uzaklaştırır demişti hatırlayalım. İşte burada içkinin yani şeytanın eline, kulunun düşmesini istemeyen Allah, bu illetin elinden kurtulabilmesi için, kullarına bakın ne kadar güzel yaklaşıyor ve ne diyor. BENİM HUZURUMA, NAMAZA DURACAĞINIZ ZAMAN, SAKIN ŞEYTANIN PİSLİĞİ OLAN İÇKİDEN İÇİP, SARHOŞ BİR VAZİYETTE KARŞIMA NAMAZA DURMAYINIZ. Yönteme bakar mısınız lütfen. Adeta bir terapi ve güzellikle doğruya, güzele daveti görüyoruz ayette. Allah kulunu asla dışlamadan, içki içtin kafir oldun, dinden çıktın demeden, Allah kuluna yaklaşıyor.

Allah kulunu bu kötü alışkanlığından vazgeçirmek için, bir taşla iki kuş vuruyor adeta. BİRİNCİSİ NAMAZA DURACAĞINI BİLEN BİR İNSAN, NAMAZA DURMADAN BU AYETİ HATIRLADIĞINDA, İÇKİDEN UZAK KALACAK. İKİNCİSİ NAMAZA DEVAM ETMEKLE DE, ŞEYTANIN PİSLİĞİ ŞARAPTAN, İÇKİDEN, KUMARDAN VAZGEÇEBİLECEK BİR KONUMA, OLGUNLUĞA SAHİP OLACAKTIR.

Namaza devam eden bir içki bağımlısı, bu yolla mutlaka şaraptan, içkiden vazgeçecektir. Biraz düşündüğümüzde, Allah bu tür psikolojik yaklaşım metodu örneğini, bizlere özellikle vermiştir. Bizler bu yöntemi kullanarak, hayatımızda birçok yanlıştan insanları daha kolay vazgeçirebiliriz. Eğer Allah içki içen namaz kılamaz diye hüküm verseydi, SİZCE İÇKİ MÜPTELASI BİR İNSANIN, İÇKİDEN VAZGEÇME ŞANSI NE OLURDU? İşte Kur’an ın eğitimi. Birde bugün bizlere dini anlatanları, İslam ı korku dini haline getirenleri düşünün.

Bakın tüm ayetler bir birinden bağımsız, çok farklı şeyleri anlatıyor bizlere. Eğer bu ayetin hükmü yoktur, kalkmıştır dersek içki, kumar ve her türlü kötü alışkanlık bağımlılarını vazgeçirecek en önemli bir yolun, yöntemin kapısını da kapatmış oluruz. Bu hatayı yaparsak, toplumun kötü alışkanlığı olan içki ve kumar dan kurtulabilmesi için, Allah ın önerdiği yöntemi de ortadan kaldırmış olacağımızı, çok iyi bilmeliyiz.

Kur’an o kadar güzel bir rehber ki, yeter ki onu anlamaya çalışalım, ona müracaat edip ona sarılalım. Kur’an ı anlamak için, yine Kur’an a müracaat edelim. Ondan istifade etmenin yolunu bulalım. Allah ile kul arasına hiç kimseyi sokmayalım, ardı sıra gitmeyelim. Allah ın güven elçisi, Başöğretmenimiz Hz. Muhammet ile bizlere tebliğ ettiği, ışık saçan NUR’ U, elimizden düşürmeyelim anlayarak, düşünerek bolca okuyalım ki, Rabbimiz ne söylüyor, bizlere neler öneriyor onu ilk elden anlayabilelim. Elbette daha sonra her bilgiye müracaat edelim, faydalanalım. Her insan aynı kapasitede değildir, onun için araştıralım soralım. Allah ın hükümlerinden haberdar olan, asla aldatılamaz, kandırılamaz.

Hepimiz beşeriz, hata yaparız bilincinde olduğumuz zaman, beşeri bilgilere ihtiyatla yaklaşıp, Rabbin rehberiyle karşılaştırdığımızda, en az hatayla huzura gideceğimiz açıktır. Allah küçük hatalarımızın, günahlarının üstünü örteceği müjdesini verdiğine göre, bizlere düşen büyük günahlardan kaçıp, canla başla tertemiz bir insan olmaya çalışıp, Rabbin hoşnut olacağı kulların arasına girme çabasında olmalıyız.

Birileri, siz Kur’an dan anlayamazsınız, hüküm çıkaramazsınız diyorsa, bilin ki onun Rabbin kitabından, bizlerden sakladığı çok şeyler var demektir. Şunu lütfen unutmayalım. Allah sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum diyor da, yemin olsun ki sizler için Kur’an ı kolaylaştırdım diyorsa, hurafe ve batıla değil Yüce Rabbimize inanalım.

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

Hak yol Kuran

Salavatlı Türkü,Kur'an'dan İsim

$
0
0
SALÂVATLI TÜRKÜ.

Salâvatlı türkü, Kur’an’dan isim.
Küfüre kapılmış bir dini kesim.
Kısılsın, kesilsin isterse sesim
““Geçemez önüne kimse Resulün.”

Kutsallar yapıldı siyasi alet
Rezalet üstüne, hem ne rezalet.
Gereği yapar İlahi Adalet.
“”Geçemez önüne kimse Resulün.”

Nasıl yapmış naat Yunusla, Nabi.?
Uğranda canlar verilecek Nebi.
Olmaya çalışın Ali’ye tabi
“”Geçemez önüne kimse Resulün.”

Bakara, makara, Kur’an’dan pasta.
Diyenin, yiyenin kalpleri hasta.
Tepki göstermeyen suçlu esasta.
“Geçemez önüne kimse Resulün.”

Yalakalığı, alkışa tutanlar.
Ritminin fonunda başlı türbanlar.
İnandığını zanneden kurbanlar
“Geçemez önüne kimse Resulün.”

Süleyman Çelebi gönül arifi.
Aşkla yazılmış Mevlidi Şerifi
Salavatlı Türkü neyin tarifi.?
“Geçemez önüne kimse Resulün.”

Allah’la, melekler salât ederken,
Âlemlere rahmet Muhammed derken. sav.
Orhan’ın teninde bu canı varken
“Geçemez önüne kimse Resulün.”

ORHAN AFACAN
İZMİR 25.05.2015

"AHZÂB suresi 56. ayet-i kerime meali"Abdulbaki Gölpınarlı: Şüphe yok ki Allah ve m elekleri, salavat getirir Peygambere; ey inananlar, siz de ona salavat getirin, tam teslîm olarak da selâm verin.

HUCURÂT suresi 1. ayet-i kerime meali" Abdulbaki Gölpınarlı: Ey inananlar, her hususta Allah'ın ve Peygamberinin huzûrunda, onların önüne geçmeyin ve çekinin Allah'tan; şüphe yok ki Allah, her şeyi duyar, bilir.

"HUCURÂT suresi 2. ayet-i kerime meali" Abdullah Parlıyan: Ey iman edenler! Sesinizi peygamberin sesinden daha fazla yükseltmeyin, yani şahsi görüş ve tercihleriniz, peygamber buyruklarının üstüne çıkmamalıdır. Birbirinizle yüksek sesle konuştuğunuz gibi, O'na yüksek sesle hitap etmeyin. Yoksa bütün güzel ve iyi işleriniz, siz farkında olmadan bilmediğiniz ve anlamadığınız bir sebeple boşa gidebilir.

Emanetleri Ehline Vermekten Ne Kast Edilmiştir.

$
0
0
Allah gerektiği her dönemde, uyarıcı elçiler ve kitaplar göndermiş, toplumun huzurlu ve mutlu yaşaması için, gereken ikaz ve uyarıları yapmıştır. Ne yazık ki yaptığı uyarılar, çok fazla uzun sürmemiştir. Yaradan en son uyarısını da Kur’an ile yaparak, bir daha ne elçi nede uyarıcı kitap göndermeyeceğini, onun içinde Kur’an ı koruması altına aldığını, açıkça bizlere bildirmiştir.

Daha önceki Ehli kitabın yanlışlarına, biz Müslümanlarda düşerek, peygamberimizin ölümünden çok uzun zaman geçmeden, ne yazık ki Kur’an yavaş yavaş, devre dışı bırakılmaya başlanmıştır.

Peygamberimiz hem elçi, hem de o günkü toplumu yöneten ve halkın arzu ve isteğiyle kabul edilen devletin başkanıydı. Onun ölümünden sonra ise, hepimizin bildiği dört halife devri yaşanmıştır. Sizlere sormak isterim, peygamberimiz elçi olmadan önce, seçimle devleti yönetenler gelmediği halde, neden peygamberimizin ölümünden sonra, devleti yöneten dört halife seçimle gelmişti?

Aslında üzerinde durmamız ve düşünmemiz gereken bir konu. Allah elçisine görevi verdikten ve peygamberimizde ümmetine İslam ı tebliğ ettikten sonra, kendisine inananlar tarafından, ayrıca toplumu da yönetme görevi verilmişti. Vefatından sonrada özellikle, seçimle devleti yönetenlerin getirilmesinin tek nedeni, Allah ın bu konudaki ayeti yani uyarısı doğrultusunda hareket etmelerinden kaynaklanmaktadır. Bakın Yaradan ne diyor bizlere.

Nisa 58: Allah size, EMANETLERİ MUTLAKA EHLİNE VERMENİZİ VE İNSANLAR ARASINDA HÜKMETTİĞİNİZ ZAMAN ADALETLE HÜKMETMENİZİ EMREDİYOR. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. (Diyanet meali)

Bu ayetin ne anlama geldiğini izah etmeye çalışan bazı kişiler, emanetlerinizi ehil insanlara verin sözünden kasıtla, bir malınızı emanet ederken, güvendiğiniz kişilere verin şeklinde anlatırlar. Bu izah şekli, ayette Yaradan ın anlatmaya çalıştığı ve dikkatimizi özellikle çektiği, asıl amacı gizlediği çok açıktır.

Dikkat ederseniz bu sözlerin devamında, asıl amaçlanan konuya dikkat çekiliyor ve diyor ki Rabbimiz, EMANETİ EHİL İNSANLARA, YANİ BU KONU DA BİLGİSİ, BECERİSİ OLAN VE TOPLUM TARAFINDAN SAYGI GÖREN ÖRNEK İNSANLARA VERİN Kİ, ONLARDA TOPLUMA HÜKMETTİKLERİNDE ADALETLE HÜKMETSİNLER. Demek ki emaneten kastedilen, geçici olarak bir süreliğine, devleti yönetecek kişilerden kast ediliyor. Öyle ölünceye kadar yönetimde kalmanın olmadığı, açıkça belirtiliyor. Ayetlere parçalı yaklaşmadığımız takdirde, bakın ne güzel ayet anlaşılıyor. Demokrasi, yani halkın kendi yöneticisini seçmesi, Kur’an ın indirilmesi ile çok açık emredilmiştir. Ama duyan ve hayatına geçiren Müslüman ülkeler çok sayılı.

Demek ki Allah ın uyarısında, bizleri yönetecekleri ehil yani yönetebilecek kapasitede, adaletle hükmedebilecek insanlardan seçin ki, topluma ADALETLE HÜKMEDEBİLSİN diyor. BİZLER YÖNETİCİLERİMİZİ SEÇERKEN, BU HASSASİYETİ GÖSTERMEDİĞİMİZDE, KARŞILAŞACAĞIMIZ ADALETSİZ DURUMLARDAN DA ŞİKÂYETÇİ OLMA HAKKIMIZIN, OLMADIĞINI HATIRLATMAK İSTERİM. Çünkü yaradan sizler neye layıksanız, onu bulursunuz der ve bizleri uyarır.

Ne yazık ki dört Halife devrinin sona ermesinden sonra, Allah ın dinde sakın bölünmeyim emri göz ardı edilerek, yeni halife seçilememiş, İslam dini mezheplere bölünüp parçalanmış, birçok ayetler görmezden gelindiği gibi, Allah ın bu uyarısı da dikkate alınmamış, görmezden gelinmiş ya da üstü örtülmüştü. Buradan da anlıyoruz ki Kur’an, dört halife devrinden sonra, ne yazık ki yavaş yavaş, hayatımızdan rehber olmaktan çıkartılmıştır. Günümüzde İslam ın doğuşunun merkezi konumundaki, Suudi Arabistan bile Krallıkla yönetilmektedir. Öyle olunca da topluma hükmedenlerin, adaletle hükmetmesi beklenemez.

Özellikle geçmiş İslam toplumları, bu ve buna benzer birçok Kur’an ayetinin, toplum tarafından fark edilmemesi ve halkın gönlünden, aklından silinebilmesi için, öyle tuzaklar kurmuşlardır ki, adeta Allah a ve elçisine iftiralar zinciri oluşturmuşlardır. Peygamberimizin söylemesi mümkün olmayan sözleri, peygamberimizin ağzından söylemiş gibi yaparak topluma anlatmışlar, hatta kutsi hadis iftirası ile de, Kur’an da asla bahsedilmeyen bazı konuları da, sanki Allah söylüyormuş şekline büründürmüşlerdir. Bunları söylemek ve inanmak, ALLAH A VE ELÇİSİNE İFTİRADIR.

Toplumu din adına yönlendirmek ve kendi menfaatleri doğrultusunda yönetebilmek için, Allah a ibadet ettiğimiz camileri bile kullanmaktan çekinmemişlerdir. İmamı Azam Ebu Hanife, yaşadığı dönemin padişahları, yöneticileri tarafından, bahsettiğim maksatlar için kullanılmak istenmiş, ama kendisi asla kabul etmediği için, hapislere atılmış bir ilim adamıydı.

Toplumlar bu ve buna benzer yöntemlerle din adına aldatılmış, hatta Kur’an ın tabiriyle, toplum ALLAH İLE ALDATILMIŞTIR. Yaradan bu konuda bizleri Kur’an da Lokman 33, Fatır 5 ve Hadid 14. ayetlerinde tekrar ederek, dikkatli olmamızı, bizleri Allah ile aldatanların çıkacağı konusunda uyarmıştır. DİNİNİ GEREKTİĞİ GİBİ BİLMEYEN, ALDATILDIĞININ DA FARKINDA OLAMAZ. Toplum Kur’an dan uzaklaşınca, dini Kur’an dan yaşamayınca, ne yazık ki yaşanan gelenekleri, söylenen hurafeleri din zannetmesi de kaçınılmaz olacaktır. Birileri bu boşluğu doldurup, toplumu istedikleri istikamette yönlendirmişlerdir. NE YAZIK Kİ GÜNÜMÜZDE, BU ACI GERÇEK YAŞANMAKTADIR.

Kur’an siyasetin ana malzemesi yapılmış ve toplumun gerçek sorumları, inançları kullanılarak göz ardı edilmiştir. Yalan ve yanlışlarına Kur’an ı siper edenler, bir gün mutlaka Allah ın gazabına uğrayacaklardır. Onun içindir ki bizlere düşen, uyanık olmak ve bizleri inançlarımızla aldatmaya kalkanlara karşı, gereken cevabı vermek olmalıdır.

İslam dini ferdi yaşanır ve bizzat imtihanını kişi kendisi yaşamak, araştırmak ve öğrenmek zorundadır. Onun için İslam da, ruhban sınıfı yoktur. Ama bizler ellerimizle öyle bir ruhban sınıfı yarattık ki, şimdide edindiğimiz veliler, şeyhler, efendiler olmadan, ne İslam ı yaşayabiliriz, nede cennete gidebiliriz deme gafletinde bulunuyoruz.

Değerli din kardeşlerim. Allah ile aldatılmak istemiyorsak, gelin emin olmadığımız bilgilerin ve kişilerin ardından değil, apaçık Allah ın bizleri sorumlu tuttuğu Kur’an ın çevresinde toplanalım. Kur’an ı elimize alarak, anlayarak ve üzerinde bir öğrenci misali düşünerek okuyalım, dersimize çalışalım. Yoksa parçalanmaktan, aldatılmaktan acı ve kedere boğulmaktan, asla kurtulamayız.

HUZURLU, SAĞLIKLI VE MUTLU BİR TÜRKİYE İÇİN, BİZLERİ YÖNETECEKLERİ, HAYATI, YAŞAMI VE SÖYLEMLERİ İLE TUTARLI, ÖRNEK OLAN İNSANLARDAN SEÇELİM.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
Hak yol Kuran

Reenkarnasyon, Tekrar Yaratılma Kur'an da Var mıdır?

$
0
0
Bu yazımda sizleri, düşünmeye davet etmek istediğim konu, reenkarnasyon (ruh göçü) yani başka bir bedende, tekrar dünyaya gelme konusu olacaktır. Bu konuda tıpkı ruh, kader konusu gibi, ana başlıkları Kur’an da verilmiş ama detaya girilmemiş konulardandır. Onun içinde Kur’an merkezli, ayetler üzerinde düşünmediğimiz takdirde, doğru bir sonuca ulaşmamız çok zor olacaktır.

Kur’an da birçok ayette, öldükten ve hesabın görüleceği o çetin gün gelip çattıktan sonra, geri dönüp yaptıkları yanlışları düzeltme imkânının olamayacağını, onun içinde gönderilen kitaba, uyarılara bu günden uymamız gerektiği, birçok ayette anlatılır.

Secde 12:Ey Muhammed! Günahkârların, Rablerinin huzurunda başları öne eğilmiş olarak: "Ey Rabbimiz! Gördük ve dinledik, ŞİMDİ BİZİ GERİ ÇEVİR DE SALİH BİR AMEL İŞLEYELİM, çünkü biz artık kesin bir şekilde inanıyoruz." derlerken bir görsen! (Elmalı Hamdi meali)

Buna benzer birçok ayet vardır ki, her şey ortaya döküldüğünde, yani mahşer günü, hesabın görüleceği o çetin gün, asla geri dönerek yaptıklarımızı telafi etme şansımızın olmayacağını anlıyoruz. Allah hepimizi bu dünyaya imtihan için gönderdiğini söyler.

EĞER BİZLER BU DÜNYADA, İMTİHANIMIZI VEREBİLECEĞİMİZ ZAMAN KADAR KALDIYSAK, TEKRAR GERİ DÖNÜŞ HAKKIMIZIN OLABİLECEĞİNİ DÜŞÜNMEMİZ, ÇOK ADALETSİZ OLURDU. Şöyle düşünün lütfen, Üniversite imtihanına gerekli zaman verildiği halde çalışmıyorsunuz ve imtihana giriyorsunuz, imtihan bitiminde pişman olup, tekrar bana zaman tanıyın dersime çalışayım, tekrar imtihana gireyim diyorsunuz demekle aynıdır. Her şey zamanında ve eşit koşullarda yapıldığında değer kazanır, bunu unutmamalıyız.

BU DÜŞÜNCEDEN YOLA ÇIKARAK, İMTİHANINI VEREBİLECEK, TAMAMLAYABİLECEK GEREKLİ BİR ZAMANI, BU DÜNYADA BULAMAYANLAR İÇİN DURUM NASILDIR? Acaba Allah herkese, gerçekleri görebileceği, imtihanını verebileceği, bir zamanı veriyor mu bu dünyada? Gelin bu konuya cevap arayalım Kur’an dan.

Fatır 37: Onlar, orada şöyle feryat ederler: "Ey Rabbimiz! Bizleri çıkar, yapa geldiklerimizden başka salih bir amel yapalım." (Onlara): "SİZE DÜŞÜNECEK OLANIN DÜŞÜNECEĞİ KADAR BİR ÖMÜR VERMEDİK Mİ? Hem size uyarıcı da gelmişti. O halde azabı tadın. Çünkü zalimleri kurtaracak yoktur." (denir). (Elmalı Hamdi meali)

Bakın ayet çok açık, bir bilgi veriyor bizlere ve diyor ki, SİZLERE İMTİHAN OLABİLECEĞİNİZ ZAMANI MUTLAKA VERİYORUZ. Bu satırları okuduğunuzda, hemen bir soru geldi aklınıza eminim. Küçük yaşta, genç yaşta erken ölenlerin durumu ne olacak? Şöyle diyebilir miyiz? Onlar imtihanları için gereken zaman bulamadıkları için, direk cennete gidecek?

Bu sözleri söylememizin, mümkün olamayacağı açıktır. Bunu düşünmek, imtihan olmanın kurallarına ters düştüğü gibi, adaletlide olmaz. Peki, bu durumda onların durumu ne olacak? Bu sorumuza Fatır suresi 37. ayet cevap veriyor. Ayette Allah ın açıkça söylediklerini hatırlayarak, BU DURUMDA OLANLARI RABBİMİZ, MUTLAKA GERİ DÖNDÜREREK, İMTİHANLARI İÇİN GEREKEN VAKTİ, ZAMANI TANIYACAKLARINA İNANMAMIZ ÇOK DAHA MANTIKLI OLUR. Allah bu konularda da örneklerini, Kur’an da veriyor ve gerektiğinde bizleri tekrar dünyaya getirebileceğini, bakın nasıl anlatıyor.

Vakıa 60,61: Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve SİZİ BİLEMEYECEĞİNİZ BİR ŞEKİLDE YENİDEN YARATMAK ÜZERE ARANIZDA ÖLÜMÜ BİZ TAKDİR ETTİK. (Bu konuda) bizim önümüze geçilmez.(Diyanet meali)

Bakara 28: Siz cansız (henüz yok) iken sizi dirilten (dünyaya getiren) Allah’ı nasıl inkâr ediyorsunuz? SONRA SİZLERİ ÖLDÜRECEK, SONRA YİNE DİRİLTECEKTİR. EN SONUNDA O’NA DÖNDÜRÜLECEKSİNİZ. (Diyanet meali)

Enam 133: Rabbin her bakımdan sınırsız zengindir, rahmet sahibidir. SİZİ BAŞKA BİR KAVMİN SOYUNDAN GETİRDİĞİ GİBİ, dilerse sizi giderir (yok eder) ve sizden sonra da yerinize dilediğini getirir. (Diyanet meali)

Rum 11: Allah yaratmayı ilkin yapar, SONRA DA ÇEVİRİR ONU YENİDEN YAPAR; SONRA HEP DÖNDÜRÜLÜP O'NA GÖTÜRÜLECEKSİNİZ.(Elmalı Hamdi meali)

Bu ayetlere benzer birçok ayet vardır ve biz istediğimizi tekrar yaratırız, tekrar dünyaya getirme gücüne sahibiz der. Ayetlerden şunu anlıyoruz. Allah istediğini öldürüp, tekrar yaratarak, bir başka bedende, toplumda dünyaya getirebilir. Dikkat ederseniz birden fazla ölüm ve yaradılıştan bahsederek, EN SONUNDA ALLAH A DÖNDÜRÜLECEĞİMİZ, ÖZELLİKLE VURGULANIYOR.

Tekrar dünyaya gelmenin, mümkün olmadığını savunanların verdikleri, örnek ayetlere bakalım şimdi de.

Duhan 56: Onlar orada ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Allah onları cehennem azabından korumuştur. (Elmalı Hamdi meali)

Dikkat ederseniz bu ayette, hesap görülmüş tüm gerçekler ortaya dökülmüş ve gerçek iman edenlerin saflarında yer alan, Allah ın vaat ettiği cennetine gidenlerden bahsediliyor. Burada bahsedilen, daha önce yaşadığı ölümü, burada artık yaşamayacakları, YANİ CENNETTE ÖLÜMSÜZLÜĞE ULAŞTIKLARI ANLATILIYOR.

Müminun 99–100: Nihayet onlardan (müşriklerden) birine ölüm gelip çattığında: "RABBİM! DER, BENİ GERİ GÖNDER;" "Ta ki boşa geçirdiğim dünyada iyi iş (ve hareketler) yapayım." HAYIR! ONUN SÖYLEDİĞİ BU SÖZ (BOŞ) LAFTAN İBARETTİR. ONLARIN GERİSİNDE İSE, YENİDEN DİRİLECEKLERİ GÜNE KADAR (SÜREN) BİR BERZAH VARDIR. (Diyanet vakfı meali)

Dikkat ederseniz yukarıdaki ayette, Allah ın emirlerini görmezden gelerek yaşamış, hayatını boşa geçirmiş, ölüm gelip çattığında pişman olarak, tekrar yaşamak isteyenlerin örneğinden bahsediliyor. Allah da bu isteklerin asla kabul edilemeyeceği, onlara tekrar şans tanınmayacağı söylendikten sonra, bu insanların tekrar dirilene kadar, aralarında berzah yani bir ENGEL olacaktır diyor. Yani geri dönemeyeceklerin, VERİLEN ZAMANINI GEREKTİĞİ GİBİ, DEĞERLENDİREMEYENLER OLDUĞU ANLAŞILIYOR.

İmtihan için bu dünyada, gerekli zamanı bulamayıp erken ölenler, geri dönüşlerinde hiçbir şeyin farkında olamıyorlar. Buda imtihan olmanın bir gerçeğidir. Dikkat ederseniz bu ayette, imtihan için gereken zamanı bulan, ama vaktini boşa harcayanlardan bahsederek, onların geri dönmelerini engelleyecek, aralarında berzah yani engel vardır diyor. DEMEK Kİ BU ENGEL HERKES İÇİN YOK.

Buradan da şunu, daha açık anlıyoruz. ALLAH KULUNA GEREKTİĞİ ÖLÇÜDE BİR ZAMAN VERDİYSE BU HAYATTA, ONUN İÇİN GERİ DÖNÜŞ SÖZ KONUSU DEĞİLDİR. Ama imtihanını tamamlayamadan erken öldüyse, Rabbimiz ona mutlaka bir hak daha vereceğini, ayetlerden ben anlıyorum, hatam varsa Rabbim affetsin.

Bu konuyu hiçbir etki altında kalmadan, çok basit bir mantık yürüterek anlamak istiyorsak, lütfen şunu unutmayınız. Allah, bizlerin hesap edemeyeceği kadar adaletlidir, şefkatlidir. Yaradan kullarına eşit zaman vermeden, aynı koşulları sağlamadan, asla imtihan etmez. Bu dünyada imtihanı için, gerekli zamanı bulamayanları Allah, tekrar bir şans daha verip, dünyaya getirecek ve onları da, aynı şartlarda imtihan edecektir. Ben Kur’an dan aldığım bilgiler ışığında, buna inanıyorum.

Ülkemizde ve dünyada bu konu ile ilgili, birçok haberler duymuşsunuzdur. Daha önce yaşadığını ve tekrar dünyaya geldiğini en ince detayına kadar, örnekler vererek anlatırlar. Ama hatırladıkları, bu dünya ile ilgili sınırlı bilgilerdir bunu unutmayalım.

Hatta aileleri ile buluşur, kendi aralarında daha önce yaşadıklarını, ayrıntılarıyla bir birlerine anlatırlar. Bu gerçekleri apaçık gördüğümüz halde, hala bizlerin inancında yoktur dersek, gerçeklere gözlerimizi yummuş, batılın ve yanlış bilgilerin esiri olmuşuz demektir. Allah çok olmasa da bazı kişilerin, tekrar dünyaya gelmesini hatırlamalarına izin veriyor. Bunun bizlere anlatmaya çalıştığı, çok önemli dersler olduğuna inanıyorum. HAYATIMIZDA YAŞANAN CANLI BİR ÖRNEK VARSA, O KUR’AN IN GERÇEKLERİDİR. Lütfen bunu göz ardı etmeyelim, anlamaya çalışalım.

Ben Kur’an bütünlüğünde düşündüğümde, bunları anladım. Yazdıklarım benim imtihanımdır, yalnız beni bağlar. Sizlere düşen aynı hassasiyetle, yalnız Kur’an ı rehber edinerek, konuyu anlamaya çalışmak olmalıdır.


Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
Hak yol Kuran

Ramazan Ayının Bereketi Üzerinize Olsun.

$
0
0
Bolluk ve bereket Kur’an ayı, hepimize sağlık ve huzur getirmesi dileklerimle sözlerime başlamak istiyorum. Kur’an bu ayda indirilmeye başlanmıştır, onun içinde bizler bu ayda Kur’an ı, anladığımız dilden bolca okuyarak, Allah ın uyarı, ikaz ve önerilerini mutlaka anlamaya çalışmalıyız. Birilerinin din adına, tuzağına düşmek, Allah ile aldatılmak istemiyorsak, Kur’an ile direk irtibatı, aramıza kimseyi sokmadan mutlaka önce kurmalıyız.

Allah orucu Kur’an da, bizden önceki toplumlara da emrettiğini söyler ve orucun BİZLERİN KORUNMASI ADINA emredildiği açıklamasını yapar. Her konuda olduğu gibi, oruç konusunda da gereken detayları Kur’an verir. Ama bizlere Kur’an ın din adına yeterli olmadığı öğretildiği içindir ki, emin olamayacağımız onca bilgiler ışığında inançlarımızı yaşamaktan çekinmeyiz. Ramazan ve O ayda tuttuğumuz oruç konusunda da, ne yazık ki Kur’an ı referans almadığımız için, yaptığımız çok büyük yanlışları göremiyoruz.

Kur’an oruç konusunda gereken bilgiyi verir ve ne zaman oruca başlamamız gerektiği konusuna herkesin anlayacağı, çok açık ve basit bir örnek vererek, Bakara 187. ayetinde derki;

(TAN YERİNİN BEYAZ İPLİĞİ, SİYAH İPLİĞİNDEN SİZCE SEÇİLİNCEYE KADAR YİYİN İÇİN; SONRA DA ORUCU GECE OLUNCAYA DEĞİN TAMAMLAYIN.)

Bu sözlerden şunu anlıyoruz. Kur’an tıpkı sabah namazını tarif ettiği gibi, fecir vaktinde yani gecenin karanlığı sona erdiği, günün aydınlığının yavaş yavaş başladığı o vakitten bahsediyor. Verdiği örnekle de tarifini netleştiriyor ve beyaz iplikle, siyah iplik fark edilmeye başlandığı zaman, yemeyi içmeyi kesin, akşam oluncaya kadar yemeyin, içmeyin açıklaması yapılıyor. Kur’an ı rehber alan için her şey çok açık. Kur’an ı yeterli görmeyip, emin olamayacağımız bilgilerle İslam ı yaşarsak, dini ellerimizle zorlaştırmış ve Allah ın yolundan uzaklaşmış oluruz.

Sizlere sormak isterim. Bizler oruca günümüzde, Allah ın Kur’an da bahsettiği zamanda mı başlıyoruz? Ne yazık ki hayır. Atatürk ün, gerçek İslam ile toplumun buluşmasını sağlamak adına Kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı, ne yazık ki amacından saptığı için, toplumu birçok konuda olduğu gibi, oruç konusunda da yanlış yönlendirmekte ve Kur’an ın emrettiği zamanda toplumu oruca başlatmak yerine, çok daha önceleri oruca başlatmaktadır.

Ramazandan iki gün önce, sabah ezanı bizim bölgemizde yaklaşık 04.35 de okunurken, Ramazan ın ilk günü sabah ezanı bir den bire geri alındı ve 03.37 de okundu. Hiç kimse yıllardır yapılan bu yanlışı, Diyanete sormuyor ve sorgulamıyor bile. İşte bizleri din adına böyle yönetiyorlar, sorgusuzca bizlerde itaat ediyoruz. Böyle olunca da yaptıklarımızın değerlendirmesini yapamıyoruz. Çünkü Kur’an ile gereken bağımızı kuramadık da ondan. Kur’an ile aramıza yanlış bilgilerle, yüksek duvarlar ördük, ama bunun farkında bile değiliz.

Ramazandan önce bile sabah ezanının okunduğu vakit, sabah namazının kılınacağı fecir vakti zamanı olmadığı halde, Ramazanda daha da erken sabah ezanını okuyarak, hem sabah namazını yanlış zamanda kıldırıp, hem de orucun başlama vaktine, en az bir saatten fazla zaman olmasına rağmen, toplumu erken oruca başlatmaktadırlar. Bunun hesabını nasıl Allah a verirler, onu bilemiyorum.

Normal günlerde, sabah namazını camiye kılmaya gidenler bilir, ezan erken okunduğu için, sabah namazının farzı hemen kılınmaz. Sünneti kılınır ve Kur’an okunur. Daha sonra karanlık geçip, fecir vakti yaklaşınca, yani gün karanlıktan aydınlığa dönmeye başlayınca sabah namazının farzı kılınır. Oruca başlama zamanımız içinde Kur’an aynı tarifi yapar, günün yavaş yavaş aydınlanması, yani beyaz iplikle siyak ipliğin fark edilmeye başlanması örneğini verir.

Diyanet İşleri Başkanlığı, ne yazık ki Kur’an ın bunca açık ayetlerinin üstünü örterek, görmezden gelerek, kendi nefislerinde toplumu din adına yanlış yönlendirmektedirler. Din Kur’an ın emirlerine göre yaşanır, lütfen bu gerçeği göz ardı etmeyelim. Allah ın kolaylaştırdığı dini ellerimizle, nefislerimizde zorlaştırmayalım.

ALLAH NASİP EDERDE ORUÇLARIMIZI TUTARKEN, GECENİN ZİFİRİ KARANLIĞINDA OKUNAN EZANIN, ORUCUMUZA BAŞLAMA VAKTİ OLMADIĞINI BİLELİM VE TELAŞ ETMEYELİM. Oruca başlama vaktimiz Kur’an da apaçık belirtilmiştir. O vakte kadar yiyelim içelim ve vakti geldiğinde namazımızı kılıp, orucumuza başlayalım.

Dilerim Ramazan ayı ülkemize sağlık, mutluluk ve huzur getirsin. Toplum olarak ağız tadımızla bir Ramazan ayını geçirmeyi, Rabbimiz bizlere nasip etsin inşallah.


Haluk GÜMÜŞTABAK
Saygılarımla
Hak yol Kuran

Teravih Namazı Ve Peygamberimiz......

$
0
0
Ramazan geldiğinde çok konuşulan bir konuda, teravih namazının İslam dininde olup olmadığı konusudur. Allah kendisine kulluk görevimizi yapmak ve ona saygımızı, bağlılığımızı bildirmek, ondan yardım istemek adına kıldığımız namazın, zorunlu olan vakitlerini Kur’an da açıkça bizlere bildirmiş ve SİZLERİ KUR’AN DAN SORUMLU TUTUYORUM diyerek, Kur’an ın sınırlarını aşmayın diye de uyarmıştır.

Elbette Kur’an ın emrettiği vakitler dışında da, Allah dan istekte bulunacağımız, ona şükranlarımızı ileteceğimiz Allah a açılan namaz kapısını, her zaman açıp, yaradan a ulaşabiliriz. Bunun sınırını kimse koyamaz. Gelelim Ramazan ayında kılınan ve neredeyse Ramazan ın olmazsa olmaz ibadeti olarak gösterilen Teravih namazına.

Kur’an namazı kılarken bizlerin, huşu içinde olmamız örneğini verir. Eğer bugün toplum içinde 20 rekât kılınan teravih namazı kılarken dikkatimizi kaybedip, huşu içinde olamıyorsak, üzerinde dikkatle düşünmemiz gerekir. Toplum arasında Ramazan ayında çok konuşulur, bilmem şu camide iman teravih namazını hızlı kıldırıyormuş, oraya gidelim diyenleri duyarız. Bu şartlarda, insanları bu türlü düşüncelere sevk ettiren namaz, Allah ın emrettiği namaz olmanın şartlarından çok uzaktır. Peygamberimiz huşudan uzaklaşa bilinecek, çok uzun olan bir namazı ne kılmıştır, nede kıldırmıştır. Peygamberimizin kendi evinde, Ramazan ya da diğer gecelerde 11 rekâtı aşan bir namaz kılmadığı, yine rivayetler arasında geçer.

Allah fecir vaktinde, yani sabah namazında kılınacak namazın, okunacak Kur’an ın şahitli olduğunu söyler ve bu vaktin öneminden bahseder. Öyle olduğu halde bu vakitte, 2 rekât farz sabah namazı kılınır, Kur’an okunur. Ama Allah ın Kur’an da hiç bahsetmediği, Ramazanda kılınan teravih namazını, yirmi rekât kılmakta sakınca görmeyiz. Teravih namazına, kadınlarımızı da davet ettiğimiz ve uygulamada onlara her camide yer ayırdığımız halde, Allah ın çok önemsediği sosyalleşmenin gereği olan toplu ibadet, CUMA namazına aynı hassasiyeti göstermeyiz ve Cuma namazı için, Allah böyle bir hüküm vermediği halde, kadınlara farz değildir deriz. Sizce düşündürücü değil mi?

Her konuda bizlere bilgi veren Kur’an, Ramazan gecelerinde topluca kılınacak, ayrıca farklı bir namazdan yani teravih namazından asla bahsetmez. Zaten sorunda buradan kaynaklanıyor. Bizler ibadetlerimizi ve inancımızı yaşarken, Kur’an a göre değil, emin olamayacağımız RİVAYET VE SANI BİLGİLER IŞIĞINDA YAŞIYORUZ. Hâlbuki Allah bu konuda bizleri uyarmış ve emin olmadığımız bilgilerin ardına sakın düşmeyin, bunun hesabını mutlaka sorarım demiştir. Şimdide gelelim bu konunun, rivayet boyutuna. Önce rivayet edilen hadis üzerinde düşünelim.

(Teravih namazını başlangıçta cemaate bizzat kıldıran Hz. Peygamber ümmetinin YÜKÜNÜ ARTTIRABİLECEĞİ DÜŞÜNCESİYLE BU UYGULAMADAN VAZGEÇMİŞTİR. Onun bu namazı iki veya üç gün mescidde kıldırdığı, cemaatin gittikçe çoğaldığını görünce mescide çıkmadığı ve bunu ALLAH'IN FARZ KILABİLECEĞİ ENDİŞESİYLE YAPTIĞINI SÖYLEDİĞİ RİVAYET EDİLİR. (Buhârî, Teheccüd 5; Müslim, Salâtü'l-müsâfirin 177–178)

Sizce peygamberimiz bu düşüncede olup, bu sözleri söylemiş olabilir mi? Bunu düşünmek peygamberimizi zerre kadar anlamamak, tanımamak demektir. Bu sözlerin aslında ne anlama gediğini, hiç düşündünüz mü? PEYGAMBERİMİZ ÜMMETİNE FAZLADAN BİR YÜK GELMEMESİ İÇİN İTİNAYLA DÜŞÜNÜYOR, ONLARI KOLLUYOR AMA HÂŞÂ RABBİMİZ YARATTIĞI KULLARI İÇİN, BUNU HESAP EDEMEYEBİLECEĞİ ANLAMINA GELECEK SÖZLER SÖYLENEBİLİYOR. Bu nasıl bir düşünce ve mantık böyle? Bunları yazarken bile utanıyorum. Bu sözleri peygamberimize nispet etmekten, Rabbime sığınırım. Düşündürücü olan madem peygamberimiz, bu namazı kılmaları ümmetine yük getirecek diye düşünmüş, bugün İslam toplumuna neden kıldırılıyor?

Allah ben sizlere, kaldıramayacağınız bir yük asla yüklemem diyorsa, bu sözleri ve düşünceyi peygamberimize nispet etmek, Allah ın elçisine yapılabilecek, en büyük saygısızlıktır. Bu düşünceye ve söylenenlere de inanmak, bu saygısızlığa iştirak etmektir hatırlatırım. Yine çok ilginçtir, peygamberimizin zamanında asla topluca kılınmayan Teravih namazının, bakın ne zaman ve ne maksatla kılınmaya başlandığı rivayet ediliyor.

(Teravihin tek başına kılınmasına Hz. Ebû Bekir döneminde devam edilmiştir. Bu uygulamanın camide meydana getirdiği dağınıklığı, ARTIK FARZ KILINMA İHTİMALİ BULUNMADIĞINI ve Resûl-i Ekrem'in konuyla ilgili sözünden çıkan anlamı dikkate alan Hz. Ömer 14 (635) yılında Übey b. Kâ'b'dan cemaate teravih namazı kıldırmasını istemiş ve bu uygulama günümüze kadar sürmüştür. )

Düşünebiliyor musunuz, peygamberimizin döneminde topluca kılınmayan bu namaza, bugün Ramazan ın olmazsa olmazı haline, doğruluğundan emin olamayacağımız bu bilgiler kanıt gösterilmiştir. Bu rivayetler üzerinde biraz düşünen, gerçekleri anlayacaktır. Ne yazık ki bizler İslam ı Kur’an a göre değil de, rivayetlere göre yaşamaya devam ettiğimiz sürece, ALLAH IN YEMİN OLSUN Kİ BU KİTABI SİZLER İÇİN KOLAYLAŞTIRDIM HÜKMÜNÜ, ELLERİMİZLE ZORLAŞTIRMAYA DEVAM EDECEĞİZ.

Peygamberimizin Ramazanda ve diğer günlerde, fazladan nafile namaz kıldığı birçok kaynaktan rivayet edilir, bizlerde bunu örnek almalıyız. Ayrıca evin ibadete ayrılmış bir bölümünde, Ramazanda itikâfta bulunduğunu da biliyoruz. Peygamberimiz Ramazan ayında, camide fazladan namaz kılmamış, evinde kılmış ayrıca yatıp dinlendikten sonrada kalkarak namaz kılmıştır. Allah ın elçisine, bu konudaki emrini de, Kur’an dan biliyoruz. Bakın Allah elçisine has bu ayeti nasıl tebliğ ediyor.

İsra 79: Gecenin bir kısmında uyanarak, SANA MAHSUS BİR NAFİLE OLMAK ÜZERE NAMAZ KIL. (Böylece) Rabbinin, seni, övgüye değer bir makama göndereceğini umabilirsin. (Diyanet vakfı meali)

Allah yalnız elçisine mahsus olmak üzere bu emri, gecenin bir vaktinde kalkarak Kur’an okumasını, ibadet etmesini istemiştir. RABBİMİZ İSTESEYDİ BUNU TÜM KULLARINA DA EMREDERDİ? Elbette bu namazı, bizlerden de kıla bilene ne mutlu.

Ramazan ayı Kur’an ayıdır. İbadetlerimizin adeta üst noktaya ulaştığı, oruç ile de sapasağlam pekiştiği bir aydır. BU AYDA FAZLADAN NAFİLE KILACAĞIMIZ NAMAZLAR İLE RABBİMİZE ÇOK DAHA YAKIN OLACAĞIMIZ KUŞKUSUZDUR.

Dilerim ibadetlerimizi ve inancımızı rivayet ve sanı bilgiler ışığında değil, Kur’an ın ışığında yaşayan, Allah ın halis kıllarından oluruz. Allah ın kolaylaştırdığı güzelim İslam ı, lütfen ellerimizle zorlaştırmayalım, zorlaştıranlara da inanmayalım.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
Hak yol Kuran

Canbar bÜyÜsÜ İle kocam gerİ dÖndÜ

$
0
0
Canımdan çok sevdiğim kocamın beni aldattığını öğrendiğim gün yıkıldım. Gizli telefon yazışmalarını ve gömleğine sinen kokuyu fark ettim. Evliliğimiz sonucunda bir de dört çocuk sahibi olmuştuk. Ne yapacağımı bilemedim durumu kocamın ailesine anlattım. Böyleyken böyle oğlunuz beni aldatıyor çocuklarıyla ilgilenmiyor gecelere bazen hiç eve bile gelmiyor diye ekledim. Onların kurduğu cümle ise napalım kendine bağlasaydın demek ki adamla ilgilenmemişsin ki seni aldatmış yoksa bizim oğlan yapmaz tepkileriyle karşılaştım.

Eve geldiğimde aklımda kocamın ailesinin söylediği "kendine bağlasaydın" cümlesi yankılandı durdu. Sonra aklıma büyü geldi. Ortada dört çocuk vardı bir şekilde bu evliliği kurtarmam gerekiyordu. Bende onların dediği gibi kendime bağlamak için ****** dolunay ****ya ulaştım. Ve konuyu anlattıktan sonra hem o üçüncü kişiyi uzaklaştırmak hem de kocamın bana bağlanması için canbar büyüsü yapmamız gerektiğini söyledi. Benim araştırdığım bazı etkili büyülerde vardı tabi ki mesela celb büyüsü gideni geri getiriyordu fakat ****nın dediği büyüye peki dedim.

Büyü yapıldıktan belli bir süre sonra kocamın bana geri dönmesini beklerken komşumuzla konuştum ve o da zamanında kocasına kaşık büyüsü yaptığını ve tuttuğunu anlattı. Büyüden bir 20 gün sonra kocamın kapıyı çaldığını gördüm ellerimde poşetlerle marketten dönüyordum şaşırmıştım. Ama o kadar çok mutlu oldum ki yuvam kurtulmuştu kötü günler geride kalmıştı artık kocam hep yanımda başucumda çocukları ve karısıyla birlikte olacaktı. Buradan bizi mutlu eden dolunay ****ya teşekkür ederim.

Bu ne büyüsü sizce?

Kur'an Keşfedilmeyi Bekleyen Bir Işıktır.

$
0
0
Kur’an keşfedilmeyi bekleyen bir ışıktır, nurdur. Evet, Kur’an tüm zamanlara hitap eden, her çağın ve ilmin ışığın da toplumu aydınlatan, eşi benzeri olmayan bir rehberdir, Allah ın tebliğidir. Bugün biz Müslüman toplumlar olarak İslam ı, yüzlerce yıl önceki toplumların anladıklarını düşündüğümüz şekliyle bugün bizler anlamaya ve yaşamaya çalıştığımız için, Kur’an gerçekleri ile buluşamıyoruz. Çünkü onların, gerçekten Kur’an ı nasıl anladığını, tam olarak bizler bilmiyoruz. Bizlerin bildiği, doğruluğundan emin olamayacağımız rivayet bilgiler. Bu bilgileri Kur’an ile karşılaştırdığımızda, ne yazık ki bir çoğu hakkında Kur’an dan onay alamıyoruz.

Bizler Kur’an ı anladığımızı zannediyoruz. Ama düşünmeden, ayetlerin özüne inmeden, hatta anlamını bilmeden okuyoruz. Bir başka deyişle, sorgulamadan bizlere öğretilenleri, din diye yaşıyoruz. Hâlbuki Kur’an her çağda, tüm toplumlara çağın gerçekleri ile hitap eden bir rehberdir.

KUR’AN IN EMİRLERİ, AMACA YÖNELİKTİR. Allah bizlerden ne istiyorsa, açıkça söyler Kur’an da. Bizler ayetleri çoğunlukla geleneklerimiz, toplumun anlayışı, değer yargıları ile Allah ın hükümlerini yerine getirmeye, ayetleri anlamaya çalışırız. Allah bizlerden ne istiyor, onu anlamaya çalışarak ayetin özüne ne yazık ki inemiyoruz. Bugün bizler İslam ı, günümüz ilmin ışığında değil, yüzlerce yıl öncesinden günümüze ulaşan rivayet ve sanı bilgiler ışığında yaşamaya ve Kur’an ı anlamaya çalışıyoruz. Onun içinde, Allah ın bizlerden ne istediğini doğru anlayamıyoruz.

Bizlerin yapması gereken, Allah ın uyarısında olduğu gibi, yalnız Kur’an ın ipine sarılarak, onu keşfetmeye çalışmak olmalıdır. Yaradan emin olmadığınız bilginin ardına düşmeyin, bunun hesabını sorarım diyorsa, lütfen bu uyarıyı dikkate alalım. Yoksa çok pişman oluruz. Allah Kur’an sizler için rehberdir der ve sorumlu tutulacağımız tüm bilgilerinde, Kur’an da açıklandığını söyler. Bakın bizlerin nasıl dikkatini çekiyor.

İsra 9: ŞÜPHESİZ Kİ BU KUR'ÂN, İNSANLARI EN DOĞRU VE EN SAĞLAM YOLA İLETİR ve Salih amel işleyen müminlere, büyük bir ecir olduğunu müjdeler. (Elmalı Hamdi meali)

Kur’an bizleri, en doğru ve en sağlam yola iletecekse, onun yanında dini yaşamak adına, başka kaynaklarında olduğunun söylenmesi, bizleri Kur’an dan uzaklaştıracaktır.

Dinde sakın bölünmeyin diyen Rabbimize inat, bölünmekte bereket, zenginlik vardır diyenler, kendilerine öyle bir yol çizmişlerdir ki, Kur’an yüksek bir yere asılıp, her bilginin olmadığı ve de herkesin anlayamayacağı bir kitap ilan edilmiştir. Onun içindir ki Kur’an, adeta ŞİFRELİ ANLAŞILMASI ZOR, SAKLI KİTAP konumuna sokulmuştur.

Kur’an ın üstünü örtenler, onun keşfedilmesini önleyenler, ATALARININ HURAFE VE BATIL İNANÇLARININ DEVAMINI YAŞAMAK İSTEYENLERDİR. Lütfen bu gerçeklerin artık farkına varalım. Bizlere din diye öğretilen birçok konunun, aslında dinden olmadığını, gelin Kur’an ı keşfederek farkına varalım. Bakın Yaradan bizlere Kur’an için ne diyor.

Enbiya 10; Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki SİZİN BÜTÜN ŞEREF VE ŞANINIZ ONDADIR. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? (Diyanet meali)

Allah yemin ederek bizlere çok açık, bakın ne söylüyor. Kur’an öyle bir rehber kitaptır ki, bütün şanınız, tüm ihtiyaçlarınız, dayanacağınız, yardım isteyeceğiniz, kurtuluşumuz yalnız Kur’an dır diyor. Ama bizler Allah ın sözlerine inanmak yerine, batılın, sanı ve rivayetlerin ardına düşerek, ne yazık ki Kur’an ı duymuyoruz bile. Onun içinde, yolumuzu şaşırdık, birbirimize düşman olduk.

DEĞERLİ DİN KARDEŞLERİM. VAKİT BİR SU MİSALİ GEÇİYOR. GELİN İMTİHANIMIZ SONA ERMEDEN, İNANCIMIZI ÖĞRENMEYİ, KEŞFETMEYİ BİRİLERİNE EMANET ETMEKTEN GERİ ALALIM VE BİZZAT KENDİMİZ KUR’AN I KEŞFETMEYE, BUGÜNDEN BAŞLAYARAK ÇABA HARCAYALIM.

Bunu yapmak içinde, Kur’an ı bolca anladığımız dilden, ayetler üzerinde düşünerek okuyalım, onu keşfedelim. Daha sonrada ayetleri Kur’an bütünlüğünde anlamaya çalışalım. Çünkü Kur’an bir bütündür, ayetleri de onun parçaları kollarıdır. Allah bir ayetinde bir hüküm verdiyse, asla bir başka ayetinde, onun tersini söylemez. Önce bunu unutmayalım.

Örneğin, şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin kabul görmediği o günden sakının diyorsa Allah, lütfen başka şefaatçiler aramayalım. Ayetleri, kelimeleri eğip bükerek farklı anlamlar çıkarmayalım. Birileri kelimelere farklı anlamlar verip, bunun tersini kanıtlamaya çalışıyorsa, onlardan uzak duralım. Çünkü onlar batıl inançlarını, nefislerinde harmanlayıp, Allah ın sözlerini değiştirerek, dine fitne sokmaya çalışanlardır, bununda farkında olalım.

Günümüzde inancımıza, öyle yalan yanlış hurafeleri din diye sokmuşlardır ki, bunların farkına varabilmemiz için, önce Kur’an ile buluşmamız gerekir. Allah Kur’an a yakınlık gösterene, onu anlamaya çalışana çok daha yakın olacak ve BİZLERİN GÖNÜL GÖZLERİNİ AÇARAK, dine sokulan hurafe, batıl inançlarımızın, farkına varmamızı sağlayacaktır. Allah çok açık bir hüküm veriyor ve bakın ne diyor.

Zuhruf 44: Şüphesiz bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ. (Diyanet meali)

Allah sizleri Kur’an dan hesaba çekeceğim diye hükmünü verdiği halde, bugün birileri yalnız Kur’an ile olmaz diyor da, Kur’an ın hiç bahsetmediği yüzlerce hükmü dine sokmaya çalışıyorlarsa, bizleri Allah ile aldatmaya çalışanlar var demektir. Lütfen bunların tuzaklarına düşmeyelim, aldatıcılara değil Rabbimize kulak verelim.

Dilerim Allah ın en doğru yolunu, Kur’an ı keşfederek, onun ışığıyla aydınlanarak farkında olan, Allah ın halis kulları arasında oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
Hak yol Kuran

bulduğum kağıttaki büyü mü?

$
0
0
Merhabalar,
Bugün bahçemizdeki ağacın dalına asılmış arapça harfler ve ne yapılacağına dair yazılar olan bir kağıt buldum. Bu kağıtta yazılanların ne olduğunu bilen var mı, bu ne maksatla yapılmış ve ağaca asılmış olabilir?Eklenti 598

Eklenen Resim Ön İzlemesi
Dosya tipi: jpg 11695933_10153205957854355_8766969164837841291_n.jpg (47.5 KB (Kilobyte))

Zencefil Faydalari

$
0
0
Zencefil; tropikal iklim karakterindeki coğrafi alanlarda yaşayan ve yetişen yumru köklü sarımtırak bir bitkidir. Düğümler şeklinde yetişen kökleri genelde toprağın 15-25 cm altındadır.
Zencefil Genel Ülkemizde hobi tarzında yetiştirme denemeleri yapılıyor olsa da aslında ülkemiz ilimine dayanabilecek bir bitki değildir zencefil.
Zencefil özellikle asya, çin, hindistan ve arabistanda çokca tüketilen ve her çeşit "bitkisel" şifa uygulamalarında kullanılan bir bitki çeşididir. Özellikle çin ve hindistan dolaylarında zencefil 2000 yıldır bilinir ve çok aktif olarak kullanılır. Örneğin çinde "zencefil bitkisi"; hazımsızlıklarda ve çeşitli mide hastalıklarında, diare(su kaybı ishal)'de ve mide bulantılarının tedavilerinde kullanılırken, Hindistanda Zencefil bitkisi; genellikle eklem iltihaplanmalarında, colic tedavilerinde(bu bağırsaklarda meydana gelen gaz spazmlarıdır ve oldukca ağrılıdır özellikle çocuklarda sık görülür) ve hayati göstergelerin düzeltilmesinde kullanılır. Aslına bakarsanız zencefil bitkisi bütün bir dünyada aranılan ve sevilen bir çeşit baharattır. Bu bitkinin bu haklı şöhreti özellikle soğuk algınlıklarana birebir olmasından kaynaklanmaktadır. Zencefil bitkisinin soğuk algınlıklarına çok iyi geldiği bütün bir dünyada bilinen bir gerçektir.
Son Olarak; zencefil asya da en azından 4,400 yıldır kullanılan iyi bir baharat ve iyi bir destekleyici şifahi bitki türüdür. Tropikal iklimlerin bereketli topraklarından bütün bir dünyaya armağandır zencefil.

Kedi Gölgesi Otu

$
0
0


Kedi gölgesi olarak bilinen bilimsel adi (merciumtosh) uzun kökü ve uzun yaprağı olan bir bitkidir. Uçucu yağ, glikozitler, müsilaj, karbonhidratlar içerir. Ayrıca, C vitamini ve Kalsiyum açısından da zengindir. İçeriğinde nerdeyse hiç bir madde de bulunmayan introsem vardır.

Kedi golgesi otu özellikleri : nadir toprakta yetişebilir. Genellikle sicak iklimi olan ve kurak iklimlerde rastlanir. Ender bulunan bir bitkidir. Uzun yapraklar dil biçiminde, hemen toprağın üstünde toplanmıştır, kenarları derin loplu ve dişlidir. İçi sıvı bir madde ile dolu olan uzun sapın ucunda sarı bir kesecik vardır. Bu tohum başağı, beyaz ve yuvarlak bir tüy topunu andırır. Mart-mayıs aylarında çiçeklenir. Sap ve yaprakların hafif acımsı bir tadı vardır.

bileşim : Vitaminler, acı maddeler, triterpen, sterol, carotin, flavon, tanen, mineraller(bolca kalsiyum), uçucu yağlar, inulin ve bolca introsem.

toplama ve hazırlama : Nisan-mayıs aylarında, köküyle birlikte çıkarılır. Gölgelik ve havadar bir yere asılarak kurutulur. Daha sonra, kök ve yapraklar ince kıyılarak kullanıma hazırlanır. Ama o her mevsimde taze olarak da toplanarak, tedavide kullanılır.

Kedi gölgesi otu bitkisi faydaları : İştah açar ve sindirimi kolaylaştırır. Vücuda, mideye, karaciğer ve böbreklere kuvvet verir. Güneş yanıklarıa karşı faydalıdır. İdrar ve balgam söktürür. Böbrek kumlarının dökülmesine yardımcı olur. Kanı temizler ve damarları genişletir. Sıtmaya da iyi gelir. Kusmayı önler.

Çok korkunç ve ürkütücü rüyalar ve olaylar Allah rızası için acil yardım

$
0
0
Arkadaşlar mesajımı okumaya başladiginiz içn Allah razı olsun. Şimdik gelelim yasadıklarima yaşım 29 9-10 yasında beri rüyada sıctamlarim korkmlarim ve yasadıklarimdan dolayi sürekli hoclardayim ve musklar vs vs. yasıyorum. En son rüyamda pc'nin basinda sandalyede oturmuşum egilmiş ayaklarimin önüne bakıyorum 4 adet duman dönerek yuvarlak ciziyor ayaklarimin önünde bende egilmiş bunlara bakıyorum rüyamda sonra bir sıcrıyorum tıpkı rüyamdaki o halde ayni yerde egilmiş ayaklairmin önüne bakıyorum tek olmayan sadece gördügüm dönen dumanlar siyahımsı grimsi renkte ayaklarimin önünde dönüyolardi uyandigimda ayni sekilde duruyorum egilmiş sadece dumanlar yok. Ve sürekli olarak rüyalarimda kabuslar kötü yerler düşmeler korkutulmalar vs vs. yasıyorum yine yakın zamanda ayna arapca yazılar görüyorum sıcrayıp uyaninca yine bri sy yok ki. bu son zamanlarda scıramlar artık resmen bana vuruldugunu hissediyorum ve yanimda odada kim var is eona heap soruyorum niye bana vurdun diye o yeminler ediyor ve bende gördüm diyor sıcradigni cok kötü sıcradin diye simdi bayag bir zmanadir artık uyumadanda scıramlar oluyor hafif kendimden gecr gib oldgunda elimde ne var ise telefon bardak fırlıyor kırılıyor elimden zaten 2-3 yıldır sabah güneş acilmdan uyudugumu hatırlamiyorum resmen gece uyuyım diye 2-3 gün uykusuz kaliyorum ama nafile sabah gün acilmadan uyuyamiyorum. o yüzden odamda bazen beliren seyler gördüklerim yasadigim olaylar bütün psikolojimi altüst etti proje müdür idim ayni zamanda kendi dükkanim arabam vardı bu olaylardan elimdeki hersey gitti asosyal bri insan oldum odma kapandim ailem ile bile görüşmüyorum üzülmeisnler diye bütün dünyam alt üst oldu Allah rızasi için bana fikirleriniz ile düşüncleriniz ile yardımcı olmanizi rica ediyorum gitmedigim **** vs vs kalmadi musklar vefkler sadece gecici care oldu kalici bri çözüm olmadi ne yazık ki en son **** onlardan birinin ya üstüne basmisim sol ayagim ile veyada öyle bri sey dedi ama vucudumdaki yasadigim gariplikler hersey bütün dünyam alt üst oldu artik son 1 senedir günde abartisiz 50 sefer kendi kendime kosnurken buluyuorum kendii intihar et kurtul öl kurtul kendin vur kurtul atla kurtul günüm her ani ölmek için dua ederken buluyorum kendimi kısacasi kafayi yemek üzereyim belkid eyedimde az bi sey bu son bi kaç sene evveline kadarda herkesin parmakla gösterdigi imerendigi bir hayatim var idi hadda cevremdeki bri cok kadin bile benim kzımı al diye bize gelip gitmişlikleir vardir ne kadar doru ve dürüst basraili bir insan odlgum için ama bu yasadıklairm herseyim elimden gitticevrem dahil ne olur bana Allah rızası için yardımcı olun fikirlerinizi düşünceleirnizi yardimlairnizi esirgemeyin benden ölene kadar duaci olurum hepnize bu arada bu yasadigim gariplikleride ayetel krüsüyü okdugum an hersey normale dönüyor veya okunmuş suyu içince bir sıkıntı kalmiyor o gün bi anda jilet gibi kesiliyor şimdiden degerli fikir ve görüşleriniz iin cok teşekkür ederim okuyan okumayan yardımcı olan olmayan herkseten Rabbim sonsuz razi olsun Allaha emanet olun kalın saglıcakla...

DaĞlica acimiz bÜyÜk

$
0
0
Dağlıca, Dağlıca acımız büyük.
Şehidin Naaşı çok ağır bir yük.
Susamam, duramam ben boyun bükük
Son Harita, İlk Harita Türkiye.
Yetemez hiç bir güç yeni çizmeye.

Ankara başkentim, marşım marşımdır.
Vatan, Bayrak, Millet doğal şarjımdır.
Şehit olmak benim yaşam tarzımdır.
Son Harita, İlk Harita Türkiye.
Yetemez hiç bir güç yeni çizmeye.

Tarihe çınardır şehit bedenim.
Toprağı kanıyla vatan edenim.
Düşmanı gücümle acze nedenim
Son Harita, İlk Harita Türkiye.
Yetemez hiç bir güç yeni çizmeye.

ORHAN AFACAN
.08.09.2015 İZMİR
Destek ve Emeğimiz İçi

yardim

$
0
0
Arkadaşlar ben sevgili 5 ay önce aldatma gbi bi olay olmuştu ama çok pismanim yemn ederim çok pismanim ve geri dönmesini çok istiyorum affetmesini de bunun için nolir yardim edin

Zayıflamak İçin Biorezonans

$
0
0
Kilo verme amaçlı olarak, kişinin ihtiyaçlarına göre rezonans terapileri, kişide bağımlılık ve benzeri bir durum yaratan maddelere karşı uygulanan ve o maddeye özgü elektromanyetik frekansların vücuttan “silinmesi” olarak anlatılabilecek bir işlemdir. Yapılan işlem kısaca, gıdalar üzerinden uygulanan bağımlılık terapisidir. Bu terapi karbonhidrat grubu gıdalar üzerinden yapıldığında iştah azalır, kişi kolayca doymaya başlar. Kişinin yedikleri çok da büyük çaba sarf etmeden, otomatikman azalır.

İŞTAHINIZ TEK SEANSTA KESİLİYOR
İlk seansın hemen ardından yediklerinizin çok çaba harcamadan azaldığını ve rezonans terapilerinin iştahınızı ve yeme ihtiyacınızı belirgin olarak azalttığını fark edeceksiniz. Yedikleriniz "otomatik" olarak azalacak.
Uzm. Dr. Ersal S. Işık
NEOSANTE NEO.Clinics

Acil ilgilenirmisiniz

$
0
0
Arkadaslar merhaba ben bu gece 313 kere okunan duaya baslayacagim 7 gece surecek cok umitliyim.aranizda deneyen varmi

ASUS NVIDIA Geforce GT 940M i7 işlemcili Notebook:

Viewing all 486 articles
Browse latest View live